enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,2864
EURO
34,6029
ALTIN
2.413,50
BIST
10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Hafif Yağmurlu
16°C
Samsun
16°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
16°C
Cuma Hafif Yağmurlu
17°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
18°C

DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

16.02.2023
29
A+
A-

DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

M. HALİSTİN KUKUL

Türk Milleti olarak, uzun süreceğe benzer büyük bir bâdire geçiriyoruz. ‘Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa,

Kilis, Hatay, Adana, Osmaniye ve Malatya illerimizin bâzıları yerlebir oldu. İl çapında büyük ilçelerimiz İskenderun ve Elbistan da aynı!.. Can

kaybımız çok büyük, acımız derin mi, derin!..

Şahsen, bir endîşem daha var ki, o da, sâdece mevcut deprem değil, -Allah korusun- başka mekânlarda da peşi gelecek gibi!..

O hâlde;

Hazırlıklı olmalıyız!..

Hazırlıktan kastım nedir, onu da söyleyeyim: İlkönce, ‘Aklımızı kullanmamız’ yâni ‘Aklımızı başımıza almamız’dır.

Ne demektir, bu?

Şu demektir ki, aklımızı yeterince kullanamıyoruz.

‘Ferdî akıl’da olduğu gibi, ‘müşterek/içtimâî akıl’ bahsinde de maalesef öyleyiz. Zora gelmeyince, toparlanamıyoruz. Maalesef, ‘zor’

gelmeden önce, ‘umursamazlık kültürü’, bize musallat olmuş vaziyette. Buna, ‘benbilirimcilik kültürü, rehâvet kültürü, vurdumduymazlık

kültürü, bananecilik kültürü veya nemelâzımcılık kültürü’ de diyebiliriz.

Burada, birkaç cümlelik bahis açayım: “Kader” meselesi!..Ben, ilâhiyatçı değilim. Yerbilimci ise, hiç!..Ancak, şunu söyleyebilirim ki;

akılılık da, ahmaklık da kaderin içersindedir. İhmâl de, tedbir de kaderin içersindedir. Çünkü, her şey “vahyin” içinde olduğu gibi, “akıl” da,

Allah’ın bir mahlûkudur ve vahye tabidir. Îzah edeceğiz!..

Mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de “akıl” ile ilgili o kadar çok sayıda âyet bulunmaktadır ki, bunlardan hiç hisse almamış olanlar,

meseleyi dönüp dolaştırıp “tedbirsiz kader” bahsine çekiyorlar. Kimse, ‘ihmâl’den bahsetmiyor. “Tedbirli” olmanın da, “tedbirsiz” olmanın

sonu da ‘kader’dir. İkisi arasında, bir ‘şart’ vardır ki, o da ‘akıl’dır, ‘aklı müspet yönde kullanmak’tır.

Öyleyse, buyrun:

* ” Ve yine onun âyetlerindendir ki, size korku ve ümit vermek için şimşeği gösterir. Ve semâdan yağmur indirir de onunla arza,

kuruyup öldükten sonra, hayat verir. Bunda da, şüphesiz, akıllarını kullananlar için âyetler vardır. ” (Rûm,24))

*” İşte biz, akıllarını kullanacak bir kavim için, âyetlerimizi böyle tafsil ederiz .” (Rûm,28)

*” Yemin ederim ki o, içinizden çoğunuzu dalâlete düşürdü. Aklınız yok muydu? (ki tuzağına düştünüz)” (Yâsin,62)

* ” Siz sabah, akşam onların yurtlarına uğruyorsunuz. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? ” (Sâffât, 137 )

*” Kurân çok mübârek bir kitaptır, ki sana indirdik. Tâ ki âyetlerini düşünsünler, akılları selim olanlar da öğüt (ve ibret) alsınlar. ” (Sâd,

29)

*” De ki “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahibleri öğüt kabul eder, ibret alırlar”(Zümer,9)

Elbette, bu kadar değil!..

Peygamber Efendimizden de, bu mevzuda birkaç hadîs sunayım:

* ” Allahü Teâlâ’nın ilk yarattığı akıldır. “

* ” Allahu Teâlâ, akıldan daha kıymetli bir şey yaratmamıştır. “

* ” İnsânın akıl gibi yüksek iktisâbı olamaz. Akıl, sahibini iyiliğe ulaştırır, fenâlıktan alıkor. Aklı kemâle ermedikçe insânın dîni müstakîm,

îmânı tâm olmaz. “

* ” İnsanın dayanacağı şey akıldır. Aklı olmayanın dini de yoktur.”

Demek ki; düşünmek/tefekkür etmek/fikretmek için, ‘akıl’ şarttır.

O hâlde; akıl, ilim için yegâne vâsıta ve unsurdur.

Aklın icâbını yerine getirmemek, ilmin gereğini yapmamaktır. Bu da, Allah’ın emirleriyle hareket etmemek olmaz mı?

Demek ki; “Akıl, bir ‘merkez’dir. Kabul de, yol aramak da, ilme ve hikmete ulaşmakta da, insanı mükellef kılan yegâne unsurdur. Yâni

akılsız hiçbir şey olmaz ammâ o da başlıbaşına buyruk değildir. “ (Bknz. M.Halistin Kukul, Hazret-i Mevlâna’ın Mesnevîsi’de Akıl,

wwwkapsamhaber.com-10.12.2021)

Düşünmek, ancak akıl ile mümkün olabilir, dedim. O hâlde, ‘düşünmek’le ilgili birkaç âyet de, sunayım:

“Düşünmeyecek misiniz?” (En’âm, 50); “İyice düşünsünler diye kısasları anlat” (Ar’âf, 176); “Hiç düşünmediler mi?” (Ar’âf, 184);

“Düşünenler için…” (Yunus, 24); “…tefekkür eden bir topluluk için…” (Ra’d, 3); “…düşünen bir toplum için…” (Nahl, 11); “Umulur ki

düşünürler” (Nahl, 44); “…düşünen bir topluluk için…” (Nahl, 69, Rûm, 21, Zümer,42, Casiye, 13); “İnsanlar düşünsünler diye onlara bu

örnekleri veririz” (Haşr, 21).

Bilinmektedir ki; “akıl”, insana mahsus bir hususiyet ve ‘düşünmek’ de, sâdece insana mahsus bir ‘fiil’dir.

Şimdi birinci sorumu soruyorum: Peki, “DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ” bahsinde, ‘depremin öncesinde-oluşundan hemen sonra ve

kısmen de devamında’, ‘Millet olarak değil”, Devlet olarak, bunları sağlayabildik mi?

Meselâ; -en azından- 1999 Kocaeli-Düzce depreminde, tek bina bile yıkılmayan Tavşancıl ilçesindeki ve 2023’te de, on ilimizi alt-üst

eden depremde ise, Hatay’ın Erzin ilçesinde tek binanın yıkılmamasındaki sebepleri ‘akledip, düşündük’ mü?

Sözünü edeceğim ikinci mesele; Hatay ilimizle alâkalıdır. Muhakkaktır ki, acılarımızı içimize gömüp konuşuyoruz.

Tabiî ki, büyük bir ciddiyetle, titizlikle ve fedakârca gayret eden bütün ekiplerimize, sağlıkçılarımıza, mâdencilerimize, askerlerimize,

emniyet mensuplarımıza ve elinden ne gelirse arama ve kurtarmaya katılan herkese duâ ile, Allah’tan kolaylıklar dileyerek yazıyorum.

Yanlış anlaşılmasın; Hatay dememin ayrı bir sebebi vardır: Yapılan açıklamalara göre, Hatay’da yerli nüfusa yakın, Suriye’den gelen

mülteciler/sığınmacılar/kaçkınlar bulunmaktadır. Bunların hâricinde, güzel ve muhteşem şehrimizin yerlebir olmasını fırsat bilen

‘yağmacılar’ mevcuttur. Bu sebeple:

1 Burada, yabancı nüfus değişimini veya artırımını hedef alabilirler, bu hususta faaliyetlerini artırabilirler. Yâni demokrafik yapıyı

bozabilirler. Bunlara asla fırsat verilmemelidir.

2 Yine bu kötü maksatlı kişiler, toprak ve mülk satınalarak, bir başka noktadan harekete geçebilirler..

3 Hatay’ın, târihî ve kültürel değerlerinin yüksekliği yanında, coğrafî olarak da s(ı)tratejik önemi büyüktür.

Devlet ve Millet olarak, bu üç hususa çok dikkat edilmesi/etmemiz gerekir.

Sözünü etmek istediğim üçüncü husus ise, üniversitelerimizin belli bir süreyle de olsa tâtil edilmesi’ dir.

Bu, çok fecî bir hâl’dir!..

Sakarya Harbi devam ederken bile, Mustafa Kemal Paşa (henüz, Atatürk soyadını almamıştı), 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında,

Ankara’da, Maârif Kongresi’ni toplamıştır. Yâni; savaş hâlinde dahi, birinci öncelik ‘millî eğitim ‘ olmuştur. Hele de o günün şartları

düşünülürse, önemi tartışılmaz!.. İbretliktir!..

Bilinen bir hâdisedir ammâ tekrar arzedeyim:

İkinci Cihân Harbi’nin sonudur. Almanya, yerlebir olmuştur/edilmiştir.

Amerikalı bir general ile bir Alman general arasında şu tarz bir konuşma cereyan eder:

“-Artık, siz, bundan böyle, belinizi doğrultamazsınız!”

Alman generalin cevabı, ibret alınacak/almamız gereken târihî bir cevaptır:

“-Vatanımız yerlebir olmuştur, doğrudur. Ama bizim üniversitelerimiz vardır; onlar, ayaktadır!”

Biz ise; ‘bir yıkıma çâre diye’, ‘bir başka yıkıma’ yol açıyoruz!..Böyle şey olmaz!..

Peki, ne mi yapılabilir?

Her üniversitede “MİSAFİR ÖĞRENCİ’ kontenjanı açılabilir. Depreme mârûz kalan üniversiteli öğrencilerin her türlü masrafı, Devlet

tarafından karşılanmak üzere, bu öğrenciler, Türkiye’nin her şehrindeki üniversitelere nakledilebilir.

Böylece:

1 Gençlerimiz, tahsil hayatlarını üniversite ortamında fiilen derse girerek sağlar;

2 Mağdur durumda bulunan âilelerine yük olmazlar;

3 Türkiye’nin, depreme mârûz kalmış (10) ilinin hâricinde, (71) ilindeki öğrencilerimiz de, derslerinden geri kalmazlar.

Türkiye’de (208) üniversite bulunmaktadır. Bunlar, Devlet ve Vakıf üniversiteleridir. Eğer ‘üniversite’ iseler, ellerini taşın altına

koymalıdırlar.

Şâyet, bu (208) üniversite, depreme mârûz kalan bu (10) ilimizde bulunan –tam sayısını bilemiyorum- takriben 15 üniversitenin

gençlerine kapılarını açacak seviyede değillerse, diyeceğim hiçbir şey yoktur.

Bu, çok kolay bir iştir ve henüz, vakit de geçmiş sayılmaz!..

Wwwkapsamhaber.com-14 Şubat 2023-10.38

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

sanalbasin.com üyesidir