enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,4375
EURO
34,7411
ALTIN
2.439,70
BIST
9.915,62
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Hafif Yağmurlu
18°C
Samsun
18°C
Hafif Yağmurlu
Pazartesi Hafif Yağmurlu
17°C
Salı Az Bulutlu
18°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
17°C
Perşembe Az Bulutlu
18°C

BİRLEŞİK KELİMELER

24.03.2023
16
A+
A-

BİRLEŞİK KELİMELER

  1. HALİSTİN KUKUL

Demek ki, hâlâ sıkıntılarımız, hâlâ anlaşamadığımız ve aşamadığımız meseleler/engeller var ki, bu başlığı yazdım.

Demek ki; hâlâ, -bu zamanda- günümüz Türkiyesi’nde, Türkçe’deki birleşik kelimelerde belli bir mutabakata varamamışız.

Sözlüklere bakıyorum; beni iknâ edebilecek meselelere saygı duyarak, düşünüyorum. Her ne kadar, bâzılarında müşterek kanaat varsa da, yine de tatmin ve iknâ olamıyorum.

Maksadımın sâdece ‘katkı’ olduğunu beyânla, düşünme hakkımı kullanıyorum.

Bu muhteşem dil, kendi kaide koyucularının hışmına uğruyor desem, bu defa da, ben, hücûma uğrarım. Onun için demiyorum!..

‘Birleşik kelime’; en az iki kelimeden meydana gelen ve kendisini meydana getiren kelimelerin dışında ‘yeni bir mâna ifade eden’ kelime g(u)rubu’dur/ tâbirdir/deyimdir/terim’dir.

Birleşik kelime; demek ki, en az iki kelimeden müteşekkil olacak ve tek mâna ifade edecektir. Şart bu!..

Önce; “ön” ve “söz”den başlayayım. “Ön”, isimdir, Türkçe’dir. Söz” kelimesi de isimdir ve Türkçe’dir. Bu iki ayrı kelimenin, bir eserin/kitabın girişi bölümü kabul edilen yazıyı ifade edişi, kimilerince, ayrı “ÖN SÖZ; kimilerince de birleşik “ÖNSÖZ” olarak yazılmaktadır.

Ben, hangi taraftayım/saftayım; önce, iki ayrı sözlükten târif sunup ondan sonra konuşayım:

Birincisi, Hayat Büyük Türkçe Sözlük’ün 975. Sayfasından: “ÖN SÖZ, Bir eserin başında, o eser hakkında söylenen fakat eserin asıl parçası olmayan kısım, mukaddime”.

(Yâni; müstakil bir kelime târifi var).

İkincisi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük’ün 966. Sayfasından: “ÖN SÖZ, Bir eserin yazılış amacını ve konusunu açıklamak, işleniş biçimini göstermek vb. hususlar için okuyucuya fikir vermek üzere eserin başına konun sunuş yazısı, sunu, mukeddeme, dîbâce”.

(Yâni; yine, müstakil bir kelime târif mevcut).

TDK sözlüğünde de aynı. Demek ki, mutabakat tam!..

Demek ki; “ÖN SÖZ” olarak yâni iki ayrı kelimede karar kılınmıştır.

Dikkat edelim: Bu iki kelime, şâyet, “asıl parçası olmayan kısım, mukaddime” ve “eserin başına konmuş sunuş yazısı, sunu, mukaddeme, dîbâce” ise, yâni ‘tek mâna’ ifade ediyorsa, niçin ayrı yazılsın?

Yâni; kanaatime göre, bu târiflere göre, ayrı’lık, asla söz konusu değildir.

Çünkü; bu iki kelime, ‘yekpâre’ yâni birleşik olarak ‘tek mâna’ ifade etmektedir.

Bana kalırsa, bu durum; hâlâ açıklığa kavuşamamış/kavuşturulamamıştır. Düşünmek lâzım: Bu iki kelime, birleşik yazılınca, “tek mâna” ifade ediyor mu, etmiyor mu? Ediyor!..

Peki, tereddüt nerede ve niçin?

Hâlbuki; Milliyet Ansiklopedik Sözlük (1967)’te ve Kâmûs-i Türkî (Tercüman Gazetesi/1985)’de, “ÖNSÖZ”  birleşik olarak yazılmaktadır.

Demek ki; iş, kanaate ve algılamaya kalıyor!..

Bu hususta bir hâtıramı nakledeyim. Bundan üç-dört sene önceydi. Küçük torunum üniversite imtihanına girecekti ve ben de onunla gittim. Henüz okulun bahçesinde serbestçe dolaşılıyordu. Yanıbaşımızda toplaşan gençlerden biri, arkadaşlarına bir soru sordu:

-Ön-söz, bileşik mi yazılır, ayrı mı?

Biri, ‘birleşik”; öteki, “ayrı” dedi.

Siz, bir üniversiteli genç olsanız ve böylesine hayatî bir imtihan öncesinde böyle bir durumla karşılaşsanız ne yaparsınız?

Gençleri, bu tarz ‘çatışmalı/çelişkili’durumlardan kurtarıp, güven vermeliyiz.

Ne yazık ki, müşterek bir tavır sergilemekten ve güven vermekten’ mahrumuz!

Böyle bir vaziyet karşısında, elbette ki, okul kitaplarında da kesin bir hüküm olmaz/olamaz!..Niçin olsun?

Üzüntü vericidir ki, mesele, dönüp dolaştırılıp sonunda,  öğretmene dayanıyor/dayandırılıyor. Öğretmen ne yapsın?

TDK’daki onlarca unvanlı kişilerin çözüp bir karara bağlayamadığı işi, öğretmen nasıl hâlletsin?

Bu güzel lisana, bu güzel insanlara yazık değil mi?

Bir yazımda söylemiştim: TDK sözlüğünde, tek mâna ifade eden “çekidüzen”, “çeki” ve “düzen” olarak yazılmıştı. Benzer bir durum, “iki”, “yüzlü” de karşımıza çıkıyor. Burada, riyâkâr, mürâî karşılığında, “iki yüzlü” tek mâna, tek mefhum ifade etmiyor mu ki, ayrı yazılır?

Bu mantığa/anlayışa göre; biri çıkıp derse ki;  Çay Cuma, Çay Eli,  Adı Yaman, Tekir Dağ, Eski Şehir, Kır Şehir, Vezir Köprü,  Şebir Kara Hisar, Bakır Köy…yazalım, işler karışmaz mı?

Merak ediyorum: Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te, “sıkı yönetim”, niçin ayrı ve “olağanüstü” niçin birleşik yazılmıştır?

Meselâ,  F(ı)ransızca’da; “qu’en dira-t-on”  yâni (dedikodu) , birbirine benzemez, kesme işâreti (‘) ve tire (-) işâretleriyle kaynaştırılan “beş” unsurla tek mâna ifade ederken,  haklı olarak, Türkçe “dedikodu” da, birbirine benzemez iki unsurla tek mâna ifade etmektedir.

Hattâ, bu cümlede kullandığım “birbiri” de, birleşik kelimedir. Meselâ, “birçok, hiçbiri, herhalde, herhangi”, birleşiktir de, (gök  kuşağı) (her bir)niçin ayrı yazılmaktadır, sormamız/düşünmemiz gerekmez mi?!..

“Hâlbuki”, üç ayrı lisânın kelimesinden meydana gelen, bir birleşik kelimedir. Bunu; hâl (Ar.), bu (Türkçe) ve ki (Farsça) diye ayrı ayrı yazmış olsak, tek mâna hususiyetini kaybetmez mi?

Şüphesiz ki, her kelime üzerinde ayrı ayrı düşünmemiz gerekir; “gökkubbe, gökdelen, şahbeyit, samanyolu, başöğretmen, başörtü “ birleşiktir de, “baş örtüsü, şah damarı, kara kış, kara tavuk, kara yolu, söz gelişi, söz gelimi”, niçin ayrı yazılır? Böyle ‘savrukluk’ olur mu?

Yukarda yazdığım “gök kuşağı”, ayrı yazılırken, onunla aynı mânayı taşıyan  “ebemkuşağı/ebekuşağı” kelimeleri niçin birleşik yazılmaktadır?

Bu “gökkuşağı”na, F(ı)ransızlar, “arc-en-ciel” derler.  Bunu örnek vermem yanlış anlaşılmasın: Birbirine benzemez üç kelime,  iki tire (-) işâretiyle kaynaştırılmış ve tek mâna ifade etmiştir: ‘Kaide koyucu’, meseleyi, inceden inceye düşünmüştür.

Yâni; “Öyle de desek olur, böyle de”, dememiştir.

Hattâ, bizdeki, baştansavma’yla, “Biz, böyle diyoruz; vatandaş, hangisini isterse/tercih ederse, onu söylesin!”  kolaycılığına gidilmemiştir.

‘Kaide koyucu’; vazifesini hakkıyla yerine getirmiş ve onu, milletine güvenle takdim etmiştir.

Nasıl ki; buzdolabı, bilgisayar, buzhâne kelimelerimiz birleşiktir; (internet) yerine teklif ettiğim (yaygınağ) kelimemiz de, Türkçe kaidelere uygundur ve birleşik yazılmalıdır.

Velhâsıl; Türkçe hakkında düşünmemiz gereken daha çok şeyimiz var!..Çoook!..

ÇINGI DERGİSİ, SAYI: 78, MART-NİSAN 2023; WWWKAPSAMHABER.COM-23.03.2023-21.26

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

sanalbasin.com üyesidir