enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
°C
Samsun
°C
°C
°C
°C
°C

TÜRK’SÜZ BİR DÜNYA, ÖYLE Mİ?

TÜRK’SÜZ BİR DÜNYA, ÖYLE Mİ?
12.06.2023
0
A+
A-

TÜRK’SÜZ BİR DÜNYA, ÖYLE Mİ?

  1. HALİSTİN KUKUL

Hemen soralım: Var mı böyle bir dünya? Var gibi konuşanlar var!.Ne yazık ki; bir takım cibilletsizler, büyük gayret içinde kıvranıp duruyorlar ve nesilsizliklerini ifşâdan imtinâ edip, hadlerini aşan bâzı hezeyanlarda bulunuyorlar.

Biryerlerden buldukları kuvvetle kışkırtıcılıklarını sık sık dile getirmeye de başladılar.

Meselâ; son zamanlarda, bir başka cepheden gedik açmaya çalışıyorlar. Türk edebiyatı değil de, Türkiye edebiyatı, Yerli Edebiyat, Türkçe Edebiyat(ı) veyaTürk Bayrağı değil de Türkiye Bayrağı tâbirlerini ileri sürüyorlar/kullanıyorlar.

Bunların siyâsî emellerinin hâricinde, Türkçe bilgilerinin de bulunmadığı âşikârdır..Çünkü; az-çok tarih bilgisi olanlar, Türk’ün nasıl bir millet olduğunu bilirlerdi.

Muhakkak ki, bütün bunlara, basit bir câhillik veya bilgisizlik deyip geçme lüksümüz de yoktur. Tamamen belli bir hedefe doğru yürünen, her cihetiyle, Türk’süz bir Dünya inşâ etme emelinin tezahürleridir. Bu, elbette ki, yeni bir şey değildir fakat eskiye ilâve olunan yenidir.

Yazar Dr. Arslan Tekin, bu hususu ele aldığı  “Türk Adanı Silme Planı” adlı eserinde geniş olarak izah etmiştir. Tabiî ki, Kâşgarlı Mahmud’dan, Yusuf Hâs Hâcibe ve daha nicelerinden İsmâil Hâmi Dânişmend’in “Türklük Meseleleri”ne, Prof. Dr. Erol Güngör’ün “Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik”ine, S. Ahmet Arvasî’nin hemen bütün eserlerine kadar… bu mevzuda nice ışık tutucu eserler, numûneler mevcuttur.

İncindiğim şey, -aslında kahrettiğim –  bu konuda, Türkiye Cumhuriyeti MEB ve Kültür Bakanlıkları’yla,  üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri ve Türk Ocakları’ndan doyurucu/iknâ edici/ toplumu aydınlatıcı/ferahlatıcı bir sesin çıkmamasıdır.

Türk vardır ve onun, dili de, şiiri de, romanı da, mîsıkîsi de, edebiyatı da, mîmârîsi de, delikanlıları da, kızları da, vatanı da, bayrağı da, an’anesi de, nineleri-dedeleri de, şanlı tarihi de, ordusu/askerleri de..vardır!..Allah’ın izniyle, ebediyyen de var olacaktır!..

Tarih bize şâhitlik etmektedir ki, Türk; Nuh aleyhisselâmın oğlu Yâfes’in sekiz oğlundan biridir. Yâfes’in oğlu, Nuh aleyhisselâmın torunu Türk’ün soyu, devam eden Oğuz nesliyle bugüne kadar şanla şerefle yaşamıştır.

Bu soyun; Doğu Batı Türkistan’da da, Kırım’da da, Kerkük’te de, Balkanlar’da da, Avrupa’nın, Amerika’nın ve dünyanın herbir köşesinde de yükselen bir Türk Dili/Türk Sesi/Türkçesi veTürk Edebiyatı vardır.

F(ı)ransız Şâir, Yazar ve Devlet adamı Alphonse de Lamartine (1790-1869) der ki; “Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yaşayan kavimlerin en asili ve başta gelenidir. Dînî, sosyal ve örfî faziletleri, tarafsız kimseler için birer takdir ve hayranlık kaynağıdır.”

Elbette ki, böyle büyük, asîl ve faziletli bir milletin düşmanları da o kadar fazla olacaktır!..

Yazar Arslan Tekin de, yukarda sözünü ettiğim “Türk Adını silme Plâni” adlı eserinde şöyle der:

“Özel isim olarak “Türk” kelimesini, bilinen ilk metinlerimiz olan Köktürk anıtlarında görürüz. Üç büyük anıtta (Köl Tiğin, Bilge Kağan, Tonyukuk anıtlarında) Türk, aşağı yukarı 60 defa geçer.

(…)Türk, daha ilk metinlerimizde bir etnisiteyi değil, bir milleti ifade etmektedir. Yine yukardaki örneklerden açık olarak görüldüğü gibi karşısında bir başka millet, Çin milleti vardır. Doğu toplumlarının gelişmesi Batı toplumlarından farklıdır. Batı’da milletleşme süreci çok geç, 17., 18. asırlarda başlamış olabilir. Doğu’da, en geç 7. asırdan itibaren Türk, Çin, Fars ve Arap milletleri vardı.” (Bknz. Tekin, Paraf Yayınları, İstanbul 2013; sf. 88)

Türk; sâdece Türkçe yazmakla olunmaz!..Türkçe yazan, nice gaafil, câhil ve hâinler de mevcuttur. Zîra; Türklük, aynı zamanda yüksek bir şuûrdur!… Bu şuurla, Mehmet Âkif de, Abdülhakim Arvasi de, Semsettin Sâmi de, S. Ahmet Arvasi de… Türk’tür. Çok az Türkçe yazan Hz. Mevlâna Celâleddîn-i  Rûmi; “Aslem Türkest eğerci Hindu guyem/Farsça söylüyorsam da aslım Türk’tür” demektedir.  Lâkin; Türkçe yazdığı hâlde, “Beni Stalin yarattı” diyenlerden, bir defa olsun Türk olduğunu duymadık.

Türklük, bir hâl’dir.

Edebiyat târihçimiz Nihad Sâmi Banarlı “Şiir ve Edebiyat Sohbetleri” adlı eserindeki “Eski Şiir” başlıklı makalesinde şöyle der:

“Birçokları gibi, benim de dilime bâzan bir söz, bir cümle, bir beyit takılır, tekrarlarım. Bir târihte Neşâtî’nin:

Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile

İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile

Mısrâlarındaki buruk zevki tadıyordum. Arkasından, bir vak’a hatırladım:

Bir vapur yolculuğunda, bir Fransız yazarı, tanınmış bir Türk edîbine:

-Bir Türk şiiri var mıdır?

Demek tuhaflığında bulundu. Bu soru, şunun için tuhaftı ki şiirsiz millet, hattâ kabile tasavvuru yanlıştır. Bir zamanlar Fransız kırallarının, hükümdârlarından himâye talebettiği milleti ise şiirsiz tasavvur etmek büsbütün tuhaf olmak lâzım gelir.

Türk edîbi, Fransıza XVII. asır şâiri Neşâtî’nin bir gazelini okudu ve açıkladı. Şiiri ses ve mânâ olarak zevkle dinleyen Fransız, bilhassa son beyti duyunca:

-O..dedi, bu mısrâları söyleyen milletin bir büyük şiiri olmak tabiîdir.

Ve şu cümleyi ilâve etti:

-Medeniyet nâmına bir başka eseriniz olmasaydı, yalnız bu mısrâ, ne ince bir millet olduğunuzu isbâta kâfiydi.

(…) Neşâtî’nin bu şiirini Fransız yazarına tanıtan ve açıklayan Türk edîbi Yahyâ Kemâl’dir.” (Bknz. Banarlı, Kubbealtı  Neşriyatı, İstanbul 1976, Sf.9 ve 12)

Meseleyi, biraz olsun anlatabildik mi, bilemiyorum!!!

Türk Yurdu Dergisi’nde yayınlanan ” Mehmet Âkif Gibi Ve Mehmet Âkif Kadar Türk Olmak ” başlıklı makalemi şu cümlelerle bitirmişim. Takdîm ediyorum:

“Demek ki, Türk; iftihar edilecek asîl bir soyun adıdır.

Demek ki; Türk olmak demek, Türk soyundan gelmektir ammâ, sâdece Türk doğmak da değildir.

Türk olmak; Türk gibi düşünmek, Türk gibi hayâl kurmak, Türk gibi yürümek, Türk gibi inanmak, Türk gibi misafir kabûl etmek, Türk gibi heyecanlanmak, Türk gibi mütevâzı, hoşgörülü, fedâkâr fakat yerine göre de gözüpek olmak, Türk gibi ağlamak, Türk gibi sevmek, Türk gibi celâllenmek, Türk gibi buğzetmek, Türk gibi Türk’ün ruh kökünü kavramak, Türk gibi Türk’ün mukaddesatını mübârek bilmek, Türk gibi Allah ü teâlânın , ” Sen olmasaydın, sen olmasaydın, âlemleri yaratmazdım ” diye buyurduğu Kâinat Efendisi’ne bağlı olmak, Türk gibi ” Kur’ân’ın kölesi ” olmak, Allah aşkıyla donanmak, Türk gibi Îlâ-yı kelimetu’llah için mücâdele etmek, Türk kültüründen ve Türk târihinden iftihar ederek, bütün bunları şerefli bir hüviyet levhası hâlinde beynine raptetmek ve aynı şuûr ile kalbine asmaktır.

Türk gibi olmak, güzel olmaktır.”

(Bknz. M. Halistin Kukul, Türk Yurdu Dergisi, Nisan 2012, Sf. 77-81)

Wwwkapsamhaber.com-11 Haziran 2023-21.50

 

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

sanalbasin.com üyesidir