enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun
Az Bulutlu
18°C
Samsun
18°C
Az Bulutlu
Pazar Parçalı Bulutlu
19°C
Pazartesi Açık
21°C
Salı Parçalı Bulutlu
27°C
Çarşamba Az Bulutlu
24°C

ÖRAV Sohbetlerine katılan çevre bilimci Dr. Uygar Özesmi: “Yaşanabilir bir gelecek için öğretmenler iklim konusundaki yeni normları şekillendirmeli”

ÖRAV Sohbetlerine katılan çevre bilimci Dr. Uygar Özesmi: “Yaşanabilir bir gelecek için öğretmenler iklim konusundaki yeni normları şekillendirmeli”
20.01.2023
22
A+
A-

Öğretmen Akademisi Vakfı, 2016’dan bu yana; her ay gerçekleştirdiği ÖRAV Sohbetleri’nde; bilgi ve deneyimleri, sıra dışı meslekleri ve hayatlarıyla, ilham veren konukları öğretmenlerle bir araya getirmeye devam ediyor. ÖRAV’ın YouTube kanalından herkesin erişimine açık olarak yayınlanan sohbet serisinin yeni konuğu; doğaya ve sivil topluma adanmış kariyeri ile tanınan, ekolojik ve sosyal adalet için türetim ekonomisi oluşturmak üzere hayata geçirilen Good4Trust.org’un Kurucusu ve Kışkırtıcısı Dr. Uygar Özesmi oldu. Özesmi sohbette, çevre bilimine ilgisinin nasıl başladığını, bu alandaki terminolojiyi, gelecekte insanlığı nelerin beklediğini ve kötü senaryoları önlemek adına bireysel ve toplumsal boyutlarda atılabilecek adımları anlattı.

‘’Çocuklarınızı yetişkin insanlar gibi yetiştirin ve onlara güvenin. Böylece onlar da kendi keşif yolculuklarına çıksınlar ve dünyayı kendileri deneyimlesinler.’’

‘’Çevre bilimiyle ilgilenmeye henüz çocukken başladım. İlk kez 10 yaşında kuşlara merak sardım ve Sultan Sazlığı’na gittim. O zamanlar Salih ve Belkıs Acar’ın Kuşlarımız kitabında kuş siluetleri vardı ve o siluetlere bakarak Sultan Sazlığı’nda kuşları keşfetmeye gayret ediyordum. Benim uğraşlarımı gören anne ve babam bana bir dürbün hediye ettiler. Dolayısıyla artık kuşları daha rahat görebiliyordum. Kitap sayesinde ise onları teşhis edebilir hale geldim. Daha sonra genç ornitologlar olarak tanınan Reşit Akçakaya, Can Bilgin ve Sancar Barış bana Avrupa’dan gelme bir kuş rehberi hediye ettiler. Bu rehber bana lig atlattı; artık kuşların dünyasındaydım ve oradan bir daha da çıkmadım. Dolayısıyla insanda doğa sevgisi çocukken başlıyor fakat bir süre sonra kuşların azalmaya başladığını görüyorsunuz ve bu size ıstırap veriyor. Bu gözlem beni kuşların azalmasını engellemek üzere bir sivil toplum kuruluşuna katılmaya götürdü. 15 yaşındayken Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD şimdi WWR-Türkiye) beni Finlandiya’da bir doğa kampından haberdar etti ve ben Finlandiya’ya gittim. Böylece doğa ve sivil toplum yolculuğuna başladım. O zaman herkes annem ve babama buna nasıl izin verdiklerini soruyordu; bu anne babalara bir mesaj olabilir. Çocuklarınıza güvenin, çocuklarınızı yetişkin insanlar gibi yetiştirin ve öyle davranın. Böylece onlar da kendi keşif yolculuklarına çıksınlar ve dünyayı kendileri deneyimlesinler. Finlandiya yolculuğumdan sonra yolum sürekli sivil toplum kuruluşlarıyla kesişti, kesişmeye de devam ediyor.’’

‘’İnsan, doğanın bir parçası olsa da doğanın bütünlüğüne, doğanın çeşitliliğine zarar veren bir tür‘’
‘’İnsan, doğanın bir parçası olsa da doğanın bütünlüğüne, doğanın çeşitliliğine zarar veren bir tür olarak gezegenimizde vücut buluyor. Sürdürülebilirlik ise, insanın doğayla olan uyumsuz ilişkisinin, doğayı fakirleştirmesinin, doğayı zarar vermesinin önüne geçmiş bir varoluş halidir. İnsanın yaptığı işlerin sürdürülebilir olması için birinci kural doğaya zarar vermemek, doğadaki biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmamak, doğadaki döngülerin bozulmasına izin vermemektir. Örneğin, günümüzde sürdürülemez olan pratiklerden bir tanesi insanların karbon salımlarıdır. Karbon ayak izi kavramı; insanların hayatlarına devam ederken tükettiklerinin üretilmesi için gereken enerji veya o enerjinin üretim süreçlerindeki sera gazları ve karbondioksit salımlarının miktarıdır. Karbon ayak izi ne kadar çok olursa iklim değişikliğine de o kadar etki oluyor. Ayrıca, iklim değişikliğine artık iklim krizi diyoruz çünkü bu bir kriz haline geldi. Ancak gençler bunun da ötesine giderek bunun bir kriz değil artık bir acil durum olduğunu söylediler. ‘’

Çevre, doğa, sürdürülebilirlik ve türetim ekonomisi kavramları birbirleriyle karıştırılıyor

‘’Çevre ile doğa çok karıştırılıyor. Öncelikle çevre, insanın etrafındaki her şeyi tanımlıyor ve çevre konusu daha çok kirlilik konusuyla ilgilenen bir alan. Çevre, insanın etrafıyla olan ilişkisinde doğayı kirletmeden yaşaması adına önemli bir konu. Dolayısıyla çevre dediğimizde insanı onun dışına alıyoruz. Örneğin kentsel çevre, doğal çevre gibi farklı alanlarda karşımıza çıkabiliyor. Diğer taraftan doğa konusunda ise insan işin içine giriyor çünkü insan zaten doğanın bir parçası. Fakat insan, doğadaki biyolojik çeşitliliği, ekosistemleri, türleri ve türlerin içerisindeki genetik çeşitliliği ne yazık ki tanımıyor ve sürekli azaltıyor.’’

‘’Sürdürülebilirlik kavramı 4 temel sütundan oluşuyor’’
 
‘’İklim değişikliğinin acil bir durum olarak kabul edilmesi ve hızlı bir şekilde bizim üretim ve tüketim biçimlerimizi değiştirmemiz ve üretim ve  tüketim biçimlerimizi türetim biçimlerine dönüştürmemiz gerekiyor. Bu değişim ise ekolojik ve sosyal açıdan adil bir şekilde üretim yaptığımız, doğadaki biyolojik çeşitliliğe zarar vermeden, onu onararak sürdürülebilir üretim yaptığımız, karbon, azot, fosfor ve su döngüleri gibi doğal döngülere zarar vermediğimiz bir varoluşa ve ekonomiye doğru kendimizi evriltmemiz anlamına geliyor. Bu varoluşa temel anlamıyla sürdürülebilir varoluş diyoruz ve bu kavram sadece ekonomik açıdan sürdürülebilirlik değil, ekolojik, sosyal ve kültürel açıdan bir sürdürülebilirlik anlamına geliyor. Bu noktada sürdürülebilirlikte dört temel sütun ortaya çıkıyor. Birincisi ekonomik, yani yapılan işin ekonomik olarak devam edebiliyor olması. Fakat bunu yaparken doğaya zarar vermemesi gerekiyor, bu da ikinci sütun olan ekolojik şartı tanımlıyor. Bunlar yaşanırken, sosyal adaletsizliğe neden olmaması, sosyal sömürüye izin vermemesi gerekiyor; bu da sosyal sütun anlamına geliyor. Sonuncu sütun ise sürdürülebilirliği sağlarken kültürel mirasa sahip çıkmak ve ona zarar vermemek anlamına gelen kültürel sütun oluyor.’’

‘’İnsanların gezegen üzerindeki varlığının hem kendi varlığını tehdit etmemesi hem de diğer canlıları yok etmemesi, hatta onarıcı olması için bir ekonomik sistem önerisi getiriyoruz.’’

‘’Şu anda gidişat kötü olsa da oturup sonumuzu beklememeliyiz, mücadele etmemiz gerekiyor. Gençler bu konudaki en önemli güçlerden biri. Ben umutsuzluk değil umut görüyorum. İnsanlar bir problemin varlığını kabul ettiği andan itibaren onun çözümü için çalışmaya başlıyor. Toplumsal olarak da bunun çözümü için çalışmaya başladık ve insanlığın önündeki büyük krizi atlatabileceğimize inanıyorum. Ancak sadece inanmak yeterli değil, çalışmak da gerekiyor. Bu sebeple biz türetim ekonomisini yaygınlaştırmak için çalışıyoruz. İnsanların gezegen üzerindeki varlığının hem kendi varlığını tehdit etmemesi hem de diğer canlıları yok etmemesi, hatta onarıcı olması için bir ekonomik sistem önerisi getiriyoruz. Ancak sıkı çalışmamız gerekiyor çünkü 30 yıl içinde dünya yaşanmaz bir yer haline gelebilir. Öncelikle bu 30 yılı daha ileriye atacak biçimde çalışmamız gerekiyor. Böylelikle iklim krizi bir tehlike olmaktan çıkabilir.’’

“Halka, insanlara ve onların içerisindeki örgütlenme ve değişim güçlerine inanmamız gerekiyor” 

‘’Ben devlet politikalarının bizi kurtaracağına inanmıyorum. Devlet politikaları şu anki haliyle bizi bu fırtınadan çıkartamayacak. Bunu Mısır’daki İklim Zirvesi’nde de gördük. Dolayısıyla bizim hükümetlere ve devletlere güvenmek yerine gerçek anlamıyla halka, insanlara ve onların içerisindeki örgütlenme ve değişim güçlerine inanmamız gerekiyor. Kurumların da artık ekolojik ve sosyal açıdan adil olmayan hiçbir şeye para vermemesi gerekiyor. Aynı şekilde şirketlerin kârlarını ekolojik ve sosyal faydaya yönlendirmesi şart.’’

‘’Günlük hayatlarımızda ürünlerimizi satın alırken harcadığımız her kuruş ile geleceğe oy veriyoruz’’

‘’Ek olarak biz insanlara düşen sorumluluklar da var. İlk olarak sivil toplum kuruluşlarına bağış yapmamız ve desteklememiz gerekiyor. Örgütlenerek sivil toplum kuruluşları oluşturmamız ve  mevcut politikaların doğru politikalara evrilmesini sağlamak için itici güç olmamız gerekiyor. Dahası, öğretmenlerin öğrencilerine mezun olduklarında seçecekleri mesleği ekolojik ve sosyal fayda yaratan bir meslek olması kaydıyla kabul etmeleri gerektiğini anlatmaları lazım. Şirketi daha iyiye götürmek için içeride girişimci olmalılar. Günlük hayatlarımızda ise ürünlerimizi satın alırken harcadığımız her kuruş ile geleceğe oy verdiğimizin farkında olmalıyız. Hem sağlığımıza hem çevremize zararlı ürünleri satın alarak kâr maksimizasyonunu düşünen şirketleri güçlendirmek yerine, küçük ve organik üretim yapan yerel üreticilerden sağlıklı ürünler alarak hem sağlığınızı hem de yerel üreticiyi güçlendirebilirsiniz.’’

‘’Biz öğretmenlerin görevi yeni normları şekillendirmek ve o normları öğrencilere anlatmak olmalı’’

‘’Bu konuda endişe duyan ve ilgilenen gençlerin sayısı artıyor. Tutkuyla bu işe sarılan, gezegenin geleceği için çabalayan, doğayı korumak isteyen ve iklim değişikliği karşısında örgütlenen gençler var. Geçmişte iyi bir işe girmek, ev ve araba sahibi olmak kabul gören bir normdu. Bugün ise araba almak değil, toplu taşımaya binmek, herhangi bir şirkete değil doğaya ve insana faydalı bir şirkete girmek, bir ev almak ama o evin ekolojik ve sosyal açıdan zarar vermeyen ve sıfır karbon olan, kendi enerjisini üreten bir ev olması gayreti içerisinde olmak norm olmalı. Dolayısıyla biz öğretmenlerin görevi de bir ölçüde o normları şekillendirmek ve o normları öğrencilere anlatmak olmalı, çünkü bunları yapmaz ve geleceği tasarlamazsak, bir geleceğimiz de olmayacak.’’

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

sanalbasin.com üyesidir